11 Ekim 2014 Cumartesi

İkiz mi?

İşte yaz geldi geçti... Keşke hemen geçmeseydi biraz daha kalsaydı. Bizim kızlar pek sevdi yazı hele ben bayıldım. Bütün işlerimi kolaylaştırdı. Dışarı çıkarken aaa ev sıcak dışarısı soğuk araba ılık ama arada ayaz var şurada bilmem ne var derken 50 çeşit farklı kıyafet hazırlayarak dışarı çıkma külfetinden kurtulmuş ufak bir çantayla yetinebiliriyordum. Kızları parkta biraz sallayıp sonra 1 saat yürüyüş yapıyordum. 


Yemekti mamaydı uyudu uyumadı banyoydu ev toplamaydı falan derken kendini çoktan unutmuş bir annesiysen eğer beni iyi anlarsın. Bir soluk alma zamanı oluyordu park bana. Fakat tabi park sadece kendi başına olduğun bir yer değil maalesef. Maalesef diyorum çünkü yalnız kalmak istediğim huzurla biraz dolaşacağım bu vakitte etraftaki meraklı teyzelerin ve çocukların ve de dolayısıyla onların annelerinin ilgi odağı oluyorduk.

"Aaaaa bak ikiz bebekler hadi gidip sev biraz" yaaaa biz de bunu bekliyorduk senin oğlan gelsin de bi saattir parkta değmediği yer kalmayan elleriyle bizimkileri mıncıklasın diye geldik zaten buraya! 

Bir de daha dikkatli anne tipi var. Onlar çocuklarına kural koyuyor "Sadece ayaklarını sev annecim!" Niye canım ayakları özerk mi? Ayakları da bizim hem ayrıca çocuk ayağını da ağzına alıyor yani! 

Tabi ben şimdi burdan zart zurt atıyorum çünkü iki yüzlüyüm insanların yüzüne gülüp arkasından konuşuyorum. Ordayken hiç sesim çıkmıyo tüm sorlanlara cevap veriyorum gözüne far tutulmuş tavşan misali kalakalmış bünyemle her şeye tam olarak dürüstçe...

-İkiz mi?
-Tek yumurtalar mı? (aaa ama benziyolar/ yok yaaa baksana hiç benzemiyolar şunun kafası yuvarlak  bunun sivri gibi)
-Tüp bebek mi? (neden olmadı mı?)
-Ailenizde var mı?
-Bir ağlayınca diğeri de ağlıyo mu?
-Kavga ediyolar mı?
-Kaç kilolar? (Şu biraz daha zayıf sanki)
-Meme emiyolar mı? (aaaaa niyee kaynımın dünürü var onların da ikiz yeğeni oldu 2 yaşına kadar emdi onlar)

Bir gün yine parkta tanışıp arkadaş olduğum bir hanımla markette karşılaştık (Bu arkadaşımı seviyorum memnunum onunla konuşmaktan o kadar da olsun yani 1 kişi :) ) Ayak üstü sohbet ederken bin kişi geldi gitti aynı muhabbetler döndü. Milletin sorularından kadına fenalık geldi. Bana allah sabır versin bu ne yaaa böyle dedi. Sonra güldü gerçi ben de senin yanına gelip aynı soruları sormuştum dedi utanarak. Sonra gülüştük :))

Ben bu muhabbetten o kadar sıkıldım ki hele şu meme emme muhabbeti!

İkiz mi? sorusu zaten bir efsane yani! Bi gün yok bi tanesi promosyon dicem.  Bi tane alana bi tane bedavaydı biz de öyle aldık. Ama boşuna koşma kampanya bitti.

Yaşlı bir teyze vardı. yaşına başına bakmadan saatte 100 km hızla yanımıza geldi sırf çocukları sevmek için. Malum soruları birbiri ardına sordu. Sonra her zaman ki gibi bir akrabalarının da ikizi varmış onlardan bahsetti. Onlar da hiç benzemiyormuş biri sarışın diğeri esmermiş. Ama teyze bunu şu şekilde niteledi  "ben hiç isimlerini bilmem sarı gızla gara gız derim." dedi. Ben günlerce güldüm neden bilmiyorum teyzenin sevgi dolu ifadesi gözümün önünden gitmedi. Söyleyişi pek tatlıydı. Bir de benim aklıma kola ve fanta geldi eminim onlarında adı sarı gazoz kara gazozdur teyzenin lugatında :)

Başka bir gün annesi çocuğa bizim kızları gösterip "bak ikizler" dedi. Çocuk da daha bizimkilere bakmadan "yapışık mı?" dedi. Çocuk bile anladı. İkiz olmanın bir haber değeri yok. Şayet yapışık ikizsen bu bir haberdir :) 



12. Ay Bitti

Gülin artık 4 dişli :) Eylül sonu üç diş bir kaç gün arayla patlayarak ve de kızımı bunaltarak geldi. Bu ay Gülin iki elinden tutarak yürütmemizi istiyor. Çok sağlam basmasa da yürümekten keyif alıyor. Tek elini tutarak yürütmeye çalıştığımızda ağlıyor dönüp diğer elimi de tutmak istediğini anlatıyor. Kendini tek elde güvende hissetmiyor henüz. Köpek havlaması yapıyor. Tavuk gıdaklaması yapıyor, bye bye yapıyor. Sözde mumu puffff diye üfleyecek ama mumum kendisini görünce eline almak istediğinden üflemeyi unutuyor.

Aylin artık tek elini tutarak yürüyor. Çok kısa zamanda yürür galiba ama ben acele etmiyorum. Tutup bir o yana bir bu yana çalıştırmıyorum. Belli ki yürüyecek zaten şükür :)

Aylin el sallıyor. Ve en güzeli bunu komut almadan birinin gittiğini gideceğini anladığı anda yapıyor. Ve ya kendisi yatmak için odaya gideceği zaman salonda oturanlara el sallıyor.  Öpücük gönderiyor. Ay sonunda yanaktan öpmeyi de öğrendi ama canı istemedikçe hiç bir şey yapmıyor öyle de kuralları var :))

Aylinin hiç bir lisanda yeri olmayan komik kelimeleri var "bi bii bii biii" "galigali galigali" "kokitikokiti" "gagiligagiligagili"... Çok komik ve şirin oluyor bunları söylerken ve biz yapmaya çalışsak da aynı sesleri çıkaramıyoruz maalesef bir kişi hariç... ; Gülin! O gali gali konusunda uzmanlaştı şimdi gagili yapmasını bekliyoruz :))

Saçların nerde, burnun nerde oynuyoruz. Bunları bildiklerini tesadüfen öğrendim. Ceviz adam şarkısını 10. aydan beri söylüyorum ve oynuyoruz. Bu şarkı içindeki sözlerde geçenleri öğremişler. Ama şu zamana kadar sadece "karnı davul güm güm güm" dediğimde karınlarına vuruyorlardı. Sonra bir gün "bak benim saçıma senin saçın var mı?" dediğimde tak tak kafalarına vurmaya başladılar. Başka bir gün şarkıyı söylerken bildiklerini yapmaya başladlar. O zaman anladım ki sen konuşurken sana aslında boş boş bakmıyorlar. Her yaptığını her söylediğini kaydediyorlar. Bir gün lamba nerde dediğimde parmağıyla gösterdi avizeyi...

Telefonu alıp kulaklarına koyuyor. (hatta kulaklarını tam tutturamayıp ensesine koyduğu da oluyor)
Alo diyemiyorlar daha. Bir kez Aylin alleeee dedi o da bir tesadüf müydü bilmem bir daha kendisinden haber alınamadı.

Hop o yana hop bu yana evi dört dönüyorlar. Kah beraber kah solo takılıyorlar. İkiz olmak dünyanın en güzel şeyidir belki... Aynı karından aynı hayata birlikte öğrenmektir... Paylaşmak ve bazen de paylaşamamaktır...

11. Ay Bitti...

Gülin 4 ağustos 2014 yatak kenarlarından tutunarak ayağa kalktı ancak geri oturmayı beceremediği için ağlayarak yardım istedi. 6 ağustostan kendi kendine oturma denemelerine başladı bir kaç gün içinde başardı artık kendi kendine oturup kalkabiliyor.

Emeklemede her geçen gün hızlandı ve kardeşine yaklaştı. 10 ağustos itibariyle artık komando sürünmesi yapmıyor. Dizlerinin üstünde hızlanarak emekliyor.

Bu arada nihayet alt sol dişi bir inci gibi parlayarak beni mutlu etti işte o gün 6 ağustostu :))

6 ağustos 2014 aylin ayakta dururken ellerini birkaç saniyeliğine bırakarak kendini test etmeye başladı. Bunu takip eden günlerde koltuktan tutunarak baştan başa yürümeye başladı. Ay sonuna doğru artık çok kolaylıkla istediği yere tutunarak gitmeye başladı. İki elinden tutup yürütmemi istiyor.

Bazen yataklarına bırakıp uyusunlar diye kapılarını kapatıyorum. Fakat bir süre sonra sessizlik yerini kahkahalara bırakıyor. Merak edip içeri girdiğimde kahkaha korosuna ben de katılıyorum. Yatak kenarlarına tutunup ayağa kakmışlar ve birbirlerine bakıp bir şeyler yapıyorlar. Mesela zıplayıp yaylanıyorlar sonra kahkaha atıyorlar :)) Aylin ellerini bırakıp yaylanıyor sonra popo üstü düşüyor. Ve yine kahkaha atıyorlar. Bazen onlara imreniyorum. Keşke benim de ikizim olsaydı. Ne büyük bir şans! 

Sabah uyanınca odalarında gidip mamalarını veriyorum eğer uykuları varsa mamayı yiyip biraz daha uyuyorlar. Bazen uykular alınmış cin gibi bakan gözlerle beni görünce hemen ayağa kalkıp ellerini uzatıyorlar. O zaman hemen yere bırakıyorum. Ve hemen yanlarında ben de emekleme pozisyonu alıyorum önden hızlı gidip bağırıyorum "kimse beni yakalayamaz!" Sonra salona doğu emeklemeye başlıyorum. Beni yakalamaya çalışırken kahkahalar yükseliyor koridorda :)) bu eğlenceli oyunu Kerem başlattı. Çok eğlendikleri için ben de gün içinde bir kaç kez oynuyorum. 

İki kardeş odalarında perdeyi yüzlerine kapatıp ceee oynuyorlar. Çok seviyorlar kahkahalar çığlıklar içinde bir kaç dakika oynuyorlar. Sonra emekliyerek salona gelip oyuncak sepetini yıkıyorlar önlerine. Başlıyor o senin bu benim kavgası :))

Enerjilerini atamazlarsa uyku sorunu oluyor. Uyumuyorlar. Çok da yorulmamaları gerekiyor o zaman da uyuyamıyorlar. Dengede kalmak lazım. Benim işim zor yani :))

10. Ay bitti

Her ay yazıma aynı şekilde başlıyorum; "Bu ay çok hızlı geçti":)) Ama gerçekten öyle... Günlük telaşlarım arasında kızlarımla koşturmaca içerisinde geçen günlerim o kadar hızlı ki ben takvime yetişemez oldum. Yorgun çok yorgun ama bir o kadar da mutlu geçiyor günlerim. 

İşten ayrılıp tüm vaktimi kızlarıma ayırarak çok iyi yaptığımı düşünüyorum. Açıkçası hiç pişman değilim. Bu güzel günleri dolu dolu onlarla geçiriyorum her saniyelerinde yanlarındayım. Her anlarına tanığım ve biliyorum çok şanslıyım. Bu imkana sahip olamayan anneleri için üzgünüm... Ve şu anda böyle bir dönemde bu imkana sahip olduğum için binlerce kez şükrediyorum...   

Bu ay kızlarım et, tavuk yemeye başladı... Zaten tüm çorba ve yemeklerini et ve kemik suyuyla yapıyordum ancak kıymanın yanı sıra daha etli yemekler yemeye başladılar. 

Gülinim 

Emekleme çalışmalarına hız vermekle birlikte dizlerinden güç alarak emeklemeye başladı ancak kısa sürede yorulup tekrar komando sürünmesine geri dönüyor. Ve hiç durmadan "eeeee eeeeee , nenenenenene, tetetetete" gibi sesler çıkarıyor. 

Aylinim

Çok hızlı emekliyor. Yüzümüze bakıp gülümsüyor. Kendi hızına kendi seviniyor galiba :)

10. ayı 10 günlük bayram tatili nedeniyle fethiyede tamamladık. Hava çok sıcak olduğu için günümüzün tamamı neredeyse evde geçti. Evde bol bol babanne ve dedeyle vakit geçirdi kızlar. Oynadılar oynadılar oynadılar... Akşamları 17 den sonra havuza girdiler serinlediler çırpına çırpına yüzdüler...